Kalp hastalarının cinsel destek ilaçlarını kullanması, ciddi yan etki ve etkileşim riskleri nedeniyle dikkatle değerlendirilmelidir. Özellikle nitrat grubu ilaç kullananlarda tehlikeli tansiyon düşüşü görülebilir.

Bu ilaçlar, kalp krizi riski taşıyan hastalarda önerilmez. Kullanım öncesi mutlaka kardiyoloji uzmanına danışılmalıdır.

Hastanın genel kalp fonksiyonu, mevcut tedavileri ve risk faktörleri değerlendirilerek karar verilir. Yanlış kullanım hayatı tehdit edebilir.

Alternatif tedavi seçenekleri ve yaşam tarzı düzenlemeleri, güvenli cinsel yaşam için tercih edilebilir.

Kalp Hastaları için Cinsel Destek İlaçları Güvenli mi?

Kalp hastaları açısından “cinsel destek ilaçları” dendiğinde akla ilk gelen grup, fosfodiesteraz tip 5 (PDE5) inhibitörleri olarak bilinir. Sildenafil, tadalafil, vardenafil ve avanafil gibi etken maddeler bu gruba örnek verilebilir. Bu ilaçlar esasen penisteki damarları gevşeterek kan akışını artırır ve böylece sertleşme sorununu azaltır. Şimdi gelelim asıl meseleye: Kalp hastaları bu ilaçları alırken gerçekten güvende mi?

Aslında burada önemli olan kalp hastalığının “ne kadar ilerlemiş olduğu” ve “hangi ilaçlarla tedavi edildiğidir.” Örneğin kalp yetmezliği yaşayan ama durumu stabil olan düzenli kontrollerde kalp fonksiyonları belli bir seviyede tutulan, ek olarak ciddi bir ritim bozukluğu olmayan biri düşünelim. Bu kişi cinsel destek ilacı kullanmak istediğinde, eğer doktoru onaylarsa genellikle sorun çıkmaz. Çünkü PDE5 inhibitörlerinin temel etki mekanizması kalp kası üzerindeki yükü artırmak değildir; daha çok damar genişlemesine yardımcı olarak kan akışını düzenler. Ancak yine de tansiyon düşürücü etkisi dikkate alınmalı; bu nedenle başka kalp ilaçlarıyla veya tansiyon düşürücü tabletlerle aynı anda kullanımın ne kadar güvenli olduğu mutlaka uzman tarafından değerlendirilmelidir.

Tabii işin kritik tarafı, bu cinsel destek ilaçlarını “mutlaka” bir kardiyolog ya da ilgili branş hekimine danışarak kullanmaktır. Özellikle nitrat grubu ilaçlar (örneğin dilaltı nitrogliserin ya da izosorbid mononitrat) ile birlikte PDE5 inhibitörleri kullanıldığında damarlarda aşırı genişleme görülebilir. Bu da çok ani tansiyon düşmesine ve hatta bayılma gibi riskli durumlara yol açabilir. Dolayısıyla “kalp hastalığı var” diye ilacı tamamen yasaklamak da doğru değil “her kalp hastası gönül rahatlığıyla kullanabilir” demek de. Önemli olan hem kalp rahatsızlığının derecesini hem de beraberindeki ilaç tedavilerini göz önünde bulundurarak bireysel karar verebilmektir.

Cinsel destek ilaçlarının kalp damarlarına ek faydaları olabileceği de bazı araştırmalarda vurgulanmıştır. Bunlar arasında kan damarlarının iç yüzeyini (endotel) iyileştirebilme potansiyeli ve dolaylı olarak egzersiz kapasitesine ufak pozitif katkılar sayılabilir. Fakat bu tür bilgiler her hasta için geçerli değildir; dolayısıyla yalnızca duyumlara veya başkalarının tecrübelerine bakarak karar vermek yerine, kişiye özel bir risk değerlendirmesi yapılması her zaman öncelikli olmalıdır.

Öte yandan kalp krizi geçirmiş veya kalp yetmezliği nedeniyle hastaneye yatmış bir kişinin, iyileşme süreci tamamlanmadan cinsel destek ilaçlarına yönelmesi riskli olabilir. Örneğin hastanın yakın zamanda göğüs ağrıları artmışsa, nefes darlığı şiddetlenmişse ya da egzersize toleransı azalmışsa, önce bu sorunların kontrol altına alınması gereklidir. Son olarak akılda tutulması gereken bir nokta da şudur: İlaç güvenli olsa bile, kişide cinsel aktivite esnasında kalp hızının ve tansiyonun artacağı gerçeği vardır. Dolayısıyla “normalde merdiven çıkarken bile zorlanıyorsam, cinsel aktivite sırasında nasıl olur?” gibi soruların cevabı mutlaka doktorla birlikte aranmalıdır. Sonuç itibarıyla uygun koşullar sağlandığında cinsel destek ilaçları kalp hastalarında genel olarak güvenli kabul edilir; ama buna her zaman bireysel takip ve uzman görüşü eşlik etmelidir.

Nitrat İlaçlar, Cinsel Destek İlaç Kullanımını Nasıl Etkiler?

Nitrat ilaçları, kalp hastalığı tedavisinde yıllardır vazgeçilmez bir konumdadır. Özellikle göğüs ağrısı (anjina) atağı yaşayan hastalarda koroner damarları genişleterek kalbe daha fazla kan ve oksijen gitmesini sağlarlar. Halk arasında “dilaltı hapı” olarak bilinen nitrogliserin ya da izosorbid dinitrat, izosorbid mononitrat gibi türevler bu grubun içindedir. Bu ilaçların yarattığı damar genişletici etki kalbin üzerindeki yükü hafifletip ağrıyı yatıştırır. Ancak aynı damar genişletici etki cinsel destek ilaçlarının (örneğin sildenafil, tadalafil vb.) etki mekanizmasıyla kesişince sorun ortaya çıkar.

PDE5 inhibitörleri de penisteki ve vücudun diğer bölgelerindeki damarların gevşemesine yardımcı olur. Bu ilaçların kullandığı ana yol, vücutta nitrik oksit (NO) seviyelerini veya onun etkilerini güçlendirmektir. Nitratlar ise bizzat nitrik oksit türevlerini artırır. Dolayısıyla iki farklı ilaç grubu birleştiğinde vücutta adeta “çifte gaz pedalına” basılmış gibi bir etki oluşur. Kan damarları fazla genişler, tansiyon hızla düşebilir ve bu düşüş, kalp hastaları için hayati risk taşıyabilecek boyutlara ulaşabilir.

Bir benzetme yapmak gerekirse, araba sürerken hem gaza hem frene çok sert basmayı düşünün; bu araç üzerinde kontrol kaybına yol açar. İşte nitratlar ve PDE5 inhibitörleri de aynı anda kullanılırsa, kalp-damar sisteminin kontrol mekanizmalarını altüst etme potansiyeline sahiptir. Kan basıncı “pat” diye düşebilir, hasta bayılma, baş dönmesi gibi durumlarla karşılaşabilir. Daha kötüsü, kalp kasına yeterli kan gitmediği için kalp krizi veya başka ciddi komplikasyonlar tetiklenebilir.

Bu nedenle kalp rahatsızlığı olan ama aynı zamanda sertleşme sorunu yaşayan ve nitrat tedavisi kullanan kişilerde cinsel destek ilaçları genellikle yasaklı listededir. Bazı hastalar “Peki ilacı sabah alıyorum, PDE5 inhibitörünü akşam alsam olmaz mı?” diye sorabilir. Ne yazık ki uzun etkili nitratlar vücutta saatlerce kalır ve risk tamamen yok olmaz. Günümüzde kılavuzlar, hastanın düzenli ya da aralıklı bile olsa nitrat kullanıyorsa PDE5 inhibitörü almamasını kesin bir dille belirtir.

Bir de göz ardı edilmemesi gereken nokta, piyasada “bitkisel destek” veya “doğal takviye” adı altında satılan ve içinde aslında gizli PDE5 inhibitörü barındıran kaçak ürünlerdir. Bu ürünler etiketlerinde her ne kadar zararsız olduklarını iddia etseler de çoğu zaman içeriğinde nitratlarla etkileşime girebilecek maddeler olabilir. Özellikle de hasta düzenli olarak nitrat kullanıyorsa, bu tür sahte veya kontrolsüz ürünleri denemesi çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Her ne kadar dışarıdan “bitkisel” veya “masum” görünse de içeriği belirsiz ürünler hiç beklenmedik şekilde tansiyonu düşürebilir.

Kalp Hastalığının Şiddeti Cinsel Aktivite Kararlarını Nasıl Etkiler?

Kalp hastalığı da kendi içinde pek çok farklı tabloya ayrılır: Kalp damar tıkanıklıkları (koroner arter hastalığı), kalp yetmezliği, kapak hastalıkları, ritim bozuklukları gibi. Ayrıca her hasta için hastalığın derecesi ve semptomların ciddiyeti farklıdır. Tıpkı merdivenleri kaçıncı kata kadar rahat çıkabildiğimizin değişmesi gibi, kalp hastalığı olan kişinin cinsel aktivite kapasitesi de bu değişkenden etkilenir.

Basit bir örnek vermek gerekirse, eğer bir kişi göğüs ağrısı (anjina) yakınmaları nedeniyle üç beş basamak merdiven bile çıkamıyorsa, cinsel ilişkinin yarattığı efor kalbi zorlayabilir. Cinsel ilişki, düşündüğünüzden daha fazla enerji harcanmasına yol açabilir; kalp atım hızı ve tansiyon geçici olarak yükselir, nefes alışveriş hızlanır. Bu durum zaten kısıtlı pompa gücü olan veya damar tıkanıklığı ciddi seviyede bulunan bir kalp için yük oluşturabilir. Dolayısıyla kalbinizin “ben buna hazır mıyım?” diye sorması gerekiyor. Eğer yanıt ‘hayır’ ise, daha hafif egzersizlerle güçlenmesi, ilaç tedavisinin iyileştirilmesi ya da belki ek girişimlerin yapılması gerekebilir.

Öte yandan kalp yetersizliği hafif derecede olan ya da stent takılmış ve üzerinden belli bir iyileşme dönemi geçmiş, semptomları kontrol altında tutulan bir hasta için cinsel aktivite, doktorun onayıyla çoğunlukla güvenli sayılır. En kabaca bakılacak olursa, cinsel ilişki esnasında harcanan efor, hızlı yürüyüş veya birkaç kat merdiven çıkmakla eşdeğer kabul edilebilir. Buradaki püf nokta, kalp hastasının bu seviyedeki eforu günlük hayatta tolere edip edemediğidir.

Kalp cerrahisi geçiren hastalarda ise cinsel aktiviteye dönüş biraz daha özen ister. Çünkü ameliyattan sonraki ilk birkaç ayda dikişlerin ve göğüs kafesi kemiğinin (özellikle bypass ameliyatlarında sternum kesisi) iyileşmesi beklenir. Efor kapasitesini yavaş yavaş artıran egzersiz programları ve doktorun yaptığı kontroller, bu sürecin güvenli hale getirilmesinde yardımcıdır. Eğer cerrahi sonrası dönemde ciddi ağrılar, çarpıntılar veya nefes darlığı yaşanmıyorsa, kademeli bir şekilde cinsel hayata dönüş mümkün olabilir.

Bir diğer önemli faktör de hastanın psikolojik durumu ve özgüveniyle ilgilidir. Kalp krizi geçiren pek çok kişi, “ya kalbim tekrar durursa?” korkusuyla cinsel aktiviteden kaçınabilir. Bu korku, fiziksel kısıtlamalardan daha fazla sorun yaratabilir. Hastalığın ciddiyetiyle ilgili net bilgi sahibi olmak, doktor kontrollerinde “her şey yolunda” mesajını duymak, kişinin bu endişeleri biraz olsun azaltmasına yardımcı olur. Gerek duyulduğunda, psikolojik destek ya da cinsel terapi desteği almak da korkuları yenmekte faydalı olabilir.

Doktorların Bu İlaçların Onaylanmasında Rolü Nedir?

Cinsel destek ilaçları söz konusu olduğunda, bu kararın merkezinde kalp sağlığını yöneten doktorların—çoğunlukla kardiyologların—değerlendirmeleri yer alır. Çünkü erektil disfonksiyon tedavisiyle uğraşan ürologların da kapısını çalabilirsiniz; ancak kalp ilaçlarınız, ritim bozukluğu riskiniz, koroner damarlarınızın durumu gibi konuları en iyi değerlendirebilecek kişi, kalp sağlığınızı takip eden doktorunuzdur. Elbette bu iki branşın ortak çalışması da gerekebilir; fakat her durumda “önce kalbimi güvene almalıyım” mantığı, en temel prensip kabul edilir.

Doktorun rolünü bir orkestranın şefine benzetebiliriz. Bir orkestrada onlarca enstrüman vardır ve her biri kendi görevini yapar. Ancak şef olmadan hepsi aynı anda çalmaya başladığında müzikal açıdan kargaşa ortaya çıkabilir. Aynı şekilde kalp hastasının kullandığı pek çok ilaç (tansiyon ilaçları, kan sulandırıcılar, bazen ritim düzenleyiciler, bazen kolesterol düşürücüler vb.) vardır. Bu ilaçların her biri, kendi görevini yapar ama cinsel destek ilaçları eklendiğinde arada çatışma çıkabilir. Doktor, tüm bu ilaçları ve hastanın genel durumu göz önüne alarak uygun doz, uygun zamanlama ve uygun ilacı belirler.

Burada kritik sorular şunlardır: “Hastanın tansiyonu ne durumda?”, “Hangi ilaçları kullanıyor?”, “Yakın geçmişte kalp krizi, stent veya by-pass ameliyatı var mı?”, “Ritim bozukluğu var mı veya kalp yetmezliği hangi aşamada?”, “Hastanın genel efor kapasitesi nedir?”. Bütün bu soruların yanıtları, cinsel destek ilaçlarının güvenli olup olmayacağını netleştirir.

Doktor aynı zamanda “ilaç etkileşimlerini” yönetir. Örneğin beta-bloker kullanan bir kişiyle, ACE inhibitörü kullanan bir kişinin PDE5 inhibitörlerine gösterdiği yanıt aynı olmayabilir. Ayrıca kişinin böbrek veya karaciğer fonksiyonları da doz ayarlamasında büyük önem taşır. Bazı insanlar “Ben zaten düşük doz alacağım, bir şey olmaz” diye düşünebilir. Fakat düşük doz bile olsa, uygun olmayan bir zamanlamayla alındığında yan etki riski artabilir.

Onayın bir diğer kısmı da “hastayı eğitmek” olarak görülebilir. Doktor, hastaya hangi belirtilerde ilacı bırakması, hangi semptomların acil uyarı işareti olduğu, ne tür aktivitelerden kaçınması gerektiği gibi konularda bilgi verir. Bu sayede hasta, cinsel aktivite sırasında veya sonrasında oluşabilecek riskli durumları daha iyi tanır ve hızlıca yardım alır. Örneğin göğüs ağrısı hissederse, “Aman, dilaltı hapımı alayım hemen” şeklinde düşünmenin çok tehlikeli olabileceği konusunda uyarılır (çünkü PDE5 inhibitörüyle etkileşim söz konusu).

Bu sürecin sonunda doktor onayı çıktığında, hasta kendini daha güvende hissederek cinsel yaşamına adapte olabilir. Aksi takdirde, hasta kafasında onlarca soru işaretiyle ilacı kullanıp sürekli endişe içinde yaşayabilir. Dolayısıyla doktorların cinsel destek ilaçlarını “onaylaması” sadece bir reçete yazmaktan ibaret değildir; aynı zamanda ilacın güvenle kullanımını sağlamak için gerekli tüm hazırlıkları yapmaktır.

Kalp Hastaları için Hangi Cinsel Destek İlaçları Güvenlidir?

Kalp hastaları açısından cinsel destek ilaçları denilince en çok merak edilen, hangi seçeneklerin daha uygun olduğudur. Birçoğumuzun bildiği PDE5 inhibitörleri (sildenafil, tadalafil, vardenafil, avanafil), genelde erektil disfonksiyon tedavisinde ilk sıralarda yer alır. Bunun nedeni, bu ilaçların etkinliğinin kanıtlanmış olması ve doğru hastada, doğru dozda kullanıldığında görece güvenli kabul edilmeleridir. Ancak burada “görece” kelimesi önemlidir; çünkü bu ilaçlar herkes için aynı derecede güvenli değildir.

Örneğin nitrat kullanmayan, kan basıncı genel olarak normal veya hafif yüksek seyreden, kalp yetmezliği ileri seviyede olmayan bir hasta için sildenafil veya tadalafil gibi bir ilaç çoğunlukla uygun görülebilir. Tadalafil’in uzun etkili oluşu, günlük kullanım formuna da sahip olması gibi avantajları vardır. Sildenafil ise etkisinin başlama ve bitiş süresiyle daha kısa aralıklarda kullanılabilir. Vardenafil ve avanafil de benzer etki mekanizmasına sahiptir ancak etki süreleri ve yan etki profilleri hafif farklılıklar gösterir.

Buna karşın, PDE5 inhibitörlerinin tamamen kullanılamadığı bazı durumlar veya hastalar olabilir. Mesela hasta aynı anda nitrat tedavisi görüyorsa, bu ilaç grubunu reçete etmek risklidir. Ya da hasta böbrek ve karaciğer fonksiyonları ciddi düzeyde bozulmuşsa, doz ayarlamaları yapılamayabilir. Aynı şekilde aşırı düşük tansiyon ya da kontrol edilemeyen yüksek tansiyon söz konusu ise, doktor ilacı uygun görmeyebilir.

PDE5 inhibitörlerine alternatif olarak alprostadil (prostaglandin E1) içeren enjeksiyonlar veya üretral fitil formları da bazı hastalarda kullanılır. Özellikle nitrat kullanmak zorunda olup PDE5 inhibitörlerinden uzak durması gereken kişilerde bu seçenek düşünülebilir. Alprostadil, penise doğrudan uygulandığı için sistemik dolaşım üzerindeki etkisi PDE5 inhibitörlerine göre daha sınırlıdır. Bu da kalp ve tansiyon üzerinde daha az etki anlamına gelebilir. Ancak enjeksiyon ya da üretral uygulama fikri bazı hastalar için rahatsız edici olabilir ve kullanım tekniği de titizlik gerektirir.

Daha “doğal” ya da “bitkisel” diye pazarlanan ürünler ise kalp hastaları için genellikle önerilen bir seçenek değildir. Çünkü bu tür ürünlerin içeriği net olarak bilinmediği gibi, üretim kalitesi de çoğu zaman denetlenmez. İçine gizlenmiş PDE5 inhibitörleri ya da başka uyarıcılar çıkması sürpriz olmayabilir. Dolayısıyla “bitkisel” bir kapsül alıyorum zannedip tansiyonu beklenmedik şekilde düşüren sahte bir kimyasal madde yutmak mümkündür.

Güvenlik söz konusu olduğunda en net kural şudur: Hangi ilaç olursa olsun, öncesinde mutlaka uzmanla görüşmek ve kapsamlı bir değerlendirmeden geçmek gerekir. Kalp hastalığının seviyesi, kullanılan diğer ilaçlar, hatta kan tahlili sonuçları bu karara etki eder. Doktor, sonunda hangi ilacın daha güvenli olduğunu seçerken kişiye özel risk faktörlerini ön planda tutar. Kimi zaman da “Bu ilaç senin durumunda uygun değil bunun yerine başka bir yöntem deneyelim” diyerek ilaç dışı alternatiflere yönlendirebilir. Burada amaç hem cinsel fonksiyonları iyileştirmek hem de kalp sağlığını riske atmadan hastayı rahatlatmaktır.

Tansiyon İlaçları ile Cinsel Takviyeler Nasıl Etkileşir?

Tansiyon ilaçlarıyla cinsel destek ürünlerinin etkileşimi, neredeyse bir satranç oyununa benzer. Her hamlenin bir sonraki hamleyi de etkilemesi gibi, bu ilaçların da birbiriyle etkileşimi kademeli ve bazen tahmin edilemeyen sonuçlar doğurabilir. Özellikle yüksek tansiyon (hipertansiyon) hastalarında, erektil disfonksiyon sıklıkla görülebilir. Çünkü tansiyon yükseldikçe damarların yapısı bozulur, esnekliği kaybolur ve penise yeterli kan gitmesi zorlaşır. Aynı zamanda tansiyon ilaçları da hormonları ve damar genişleme mekanizmalarını etkileyerek cinsel istekte veya ereksiyonda sorunlar yaratabilir.

En çok bilinen örneklerden biri beta-blokerlerdir (örneğin metoprolol, propranolol). Kalbin hızını ve kasılma gücünü azaltmak üzere tasarlanmış olan bu ilaçlar, bazen isteksizlik veya sertleşme güçlüğü gibi yan etkilere yol açabilir. Diğer yandan alfa-blokerler (doksazosin gibi) damarları genişleterek tansiyonu düşürür; PDE5 inhibitörleri de damar genişletici etkiyi artırdığı için, bunları birlikte kullananlarda tansiyon normalden fazla düşebilir. Bu da baş dönmesi, bayılma gibi yakınmalara sebep olabilir. Dolayısıyla doktorun “Bu ilaçları aynı anda alacaksan dozları şöyle ayarlayalım” ya da “Bu ikisini birkaç saat arayla kullan” gibi önerilerde bulunması gerekebilir.

Diüretikler (idrar söktürücüler) de tansiyonu kontrol altında tutmak için sıkça reçete edilir. Ancak bu ilaçlar vücutta bazı elektrolit dengesizliklerine (mesela sodyum, potasyum, magnezyum kaybı) yol açabilir. Ayrıca çinko gibi minerallerin emilimini de azaltabilir. Çinko, testosteron üretiminde rol oynadığı için, uzun süreli diüretik kullanımında erkekte cinsel isteksizlik veya ereksiyon problemleri ortaya çıkması pek şaşırtıcı değildir. Böyle bir durum olduğunda, diüretik dozunun azaltılması ya da türünün değiştirilmesi gündeme gelebilir.

Öte yandan piyasada “cinsel takviye” adı altında satılan birçok ürün, tansiyonu etkileyebilecek bitkisel veya kimyasal içeriklere sahip olabilir. Bazılarında yohimbin gibi maddeler bulunur; bu madde sempatik sinir sistemini uyararak kalp hızını ve tansiyonu artırabilir. Yüksek tansiyon hastası biri bu ürünü aldığında beklenmedik kalp çarpıntısı veya tansiyon fırlaması yaşayabilir. Veya tam tersi, çeşitli ot ekstraktları tansiyonu düşürecek şekilde etki eder ve hastanın mevcut tansiyon ilaçlarıyla birlikte aşırı düşüşe neden olabilir.

Bir de karaciğerimizdeki ilaçları parçalayan enzimlerin (özellikle CYP450 ailesi) devreye girdiği etkileşimler var. Bazı bitkisel içerikler, tansiyon ilaçlarının vücuttaki düzeyini artırıp yan etkilere yol açabilir. Bu karmaşık tabloda en önemli nokta, tansiyon ilaçları kullananların, ek bir “cinsel takviye” düşünüyorsa bunu mutlaka doktorla paylaşmasıdır. Çünkü “nasıl olsa bitkisel” diyerek önemsiz gibi görülen bir ek, aslında tansiyon ve kalp üzerine ciddi bir yük bindirebilir.

Kalp Hastaları için İlaç Dışı Alternatifler Var mı?

Kalp hastaları için cinsel yaşamı iyileştirecek ya da erektil disfonksiyona destek olabilecek “ilaç dışı” seçenekler de mevcuttur. Bazen, ilaçlarla ilgili yan etki risklerini ve etkileşim endişelerini azaltmak adına bu tür yöntemlere başvurmak iyi bir alternatif olabilir.

İlk akla gelen, yaşam tarzı değişiklikleridir. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve kilo kontrolü, kalp sağlığını korumada temel unsurlardır. Mesela haftada birkaç gün tempolu yürüyüş yapmak, kalp ve damar sisteminin performansını artırır ve aynı zamanda kan dolaşımını iyileştirir. Bu iyileşme penisteki damarlara da yansır. Sigaranın bırakılması da çok önemlidir; çünkü sigara, damar daralmasına ve sertleşme sorunlarına yol açar. Özetle biraz fiziksel aktivite eklemek, sağlıklı gıdalarla beslenmek, tuz ve trans yağ tüketimini azaltmak, cinsel fonksiyona da dolaylı katkıda bulunur.

Stres yönetimi ve psikolojik destek de ilaç dışı yöntemler arasında önemli bir yere sahiptir. Çünkü kalp hastalığı, beraberinde endişe, korku ve depresyonu getirebilir. Kişi, “ya kalbim yine iflas ederse” gibi yoğun kaygılar yaşarken cinsel isteğini de kaybedebilir. Bazen performans kaygısı da eklenir. Bu durumda cinsel terapistler veya psikologlarla yapılan görüşmeler, zihinsel bariyerleri aşmaya yardımcı olur. Birçok kişi, kalp krizi sonrası yaşadığı cinsel isteksizliğin asıl kaynağının fiziksel değil zihinsel olduğunu bu süreçte keşfeder.

Cinsel terapi deyince sadece “konuşma terapisi” akla gelmemelidir; bazen çiftlerin karşılıklı beklentilerini, iletişim yöntemlerini ve duygusal bağlarını güçlendiren egzersizler de verilebilir. Bu egzersizler sayesinde çiftler, “cinselliğin” sadece sonuca endeksli bir eylem olmadığını, dokunma, yakınlık ve duygusal paylaşımla da keyif alabileceklerini öğrenirler. Böylece fiziksel performansa aşırı odaklanma ve “ya tekrar kalp krizi geçirirsem” korkusu hafifleyebilir.

Bir diğer ilaçsız çözüm ise vakum cihazları (vacuum ereksiyon cihazları) ve penis halkaları gibi mekanik desteklerdir. Vakum cihazları, penisin etrafına bir tüp yerleştirip negatif basınç oluşturarak kanın penise dolmasını sağlar. Ardından, penisin tabanına yerleştirilen halkayla bu kan “hapsetmek” suretiyle sertleşme korunur. Elbette bu yöntem herkes için pratik veya konforlu olmayabilir ama PDE5 inhibitörlerine ya da nitrat-ilaç etkileşimlerine alternatif arayanlar için bir seçenek sunar.

Ciddi kalp hastalığı olan ama yine de cinsel yaşamdan kopmak istemeyenler için bazen kalp rehabilitasyon programları tavsiye edilir. Bu programlar, hastaya kontrollü egzersizler yaptırarak hem kalp dayanıklılığını artırır hem de özgüven kazandırır. Kişi, kendi sınırlarını daha net öğrenir ve cinsel aktivite söz konusu olduğunda da hangi tempoya kadar çıkabileceğini bilir. Rehabilitasyon merkezlerinde kan basıncı, kalp ritmi sürekli takip edilir; bu sayede yavaş yavaş artan efor miktarıyla vücudun adaptasyonu sağlanır.

Kalp Hastaları ve Cinsel Aktivite İle İlgili Yaygın Yanlış Kanılar Nelerdir?

Kalp hastaları söz konusu olduğunda, cinsellikle ilgili pek çok efsane ve yanlış kanı ortaya atılmaktadır. Bu efsaneler, bazen hastaların gereksiz yere cinsel yaşamdan tamamen uzaklaşmasına sebep olurken, bazen de dikkatsizlik sonucu riskli davranışlara yol açar. İşte en sık rastlanan bazı yanlış inanışlar:

  • “Kalp hastalığı varsa cinsellik kesinlikle yasak.”

Bu belki de en sık duyulan ve en yanıltıcı ifadelerden biridir. Oysa ki kalp hastalığının ciddiyetine ve hastanın genel durumuna göre, birçok kişi güvenli bir şekilde cinsel hayatını sürdürebilir. Eğer kişi merdiven çıkarken bile göğüs ağrısı yaşamıyorsa veya hafif tempolu egzersizi tolere edebiliyorsa, genellikle cinsel efora da dayanabilir. Doktor kontrolüyle riskler minimize edilebilir.

  • “Cinsel ilişki kalbi çok yorar ve aniden kalp krizine yol açar.”

Elbette cinsel aktivite sırasında kalp hızı ve tansiyon geçici olarak yükselir. Ancak bu yükseliş, çoğu stabil kalp hastası için tehlikeli boyutlara ulaşmaz. Yapılan çalışmalar kalp krizlerinin çok küçük bir kısmının doğrudan cinsel aktivite sırasında meydana geldiğini göstermiştir. Üstelik düzenli egzersiz yapan kişilerde cinsel aktivite esnasında kalp krizi geçirme riski, sedanter yaşayanlara göre daha da düşüktür.

  • “Erektil disfonksiyon tamamen psikolojiktir, kalple ilgisi yoktur.”

Sertleşme sorunu (erektil disfonksiyon) çoğu zaman damarların sağlığıyla yakından bağlantılıdır. Penisteki damarlar kalp damarlarına göre daha küçüktür; dolayısıyla damarlarda plaklar oluşmaya başladığında ilk belirti penisteki kan akışının azalması olabilir. Bu nedenle erektil disfonksiyon bazen kalp damar hastalığının erken uyarısı sayılır. Tabii ki stres, depresyon gibi psikolojik faktörler de sorunu tetikleyebilir, ama damar sağlığının rolü göz ardı edilmemelidir.

  • “Kadın kalp hastaları cinsellikten uzak durmalı, çünkü risk daha yüksek.”

Kadınlarda da kalp hastalığı cinsel istek ve aktiviteyi etkileyebilir. Ancak “risk daha yüksek” genellemesi doğru değildir. Kadın kalp hastalarında da durum hastalığın derecesine göre değerlendirilir. Bazen hormonal değişiklikler, menopoz ve ek sağlık sorunları devreye girer. Yine de uygun tedavi ve danışmanlıkla kadın hastaların da cinsel hayatlarını sürdürebilmeleri mümkündür.

  • “Cinsel ilişki kalbi güçlendirir; o yüzden kalp hastaları zaten risk altında değil.”

Her ne kadar düzenli cinsel aktivite belirli oranda kalp sağlığına fayda sağlasa da (stresten arınma, fiziksel efor, hormonel denge vb.), bu durum kişiyi tamamen güvende kılmaz. İleri derece kalp yetmezliği, ağır kapak hastalığı veya kontrolsüz hipertansiyon gibi durumlarda cinsel ilişki sırasında aniden kötüleşme riski mevcuttur. Bu yüzden “Nasıl olsa cinsellik kalbe iyi gelir” diyerek bilinçsizce davranmak büyük hatadır.

Cinsel Destek İlaçlarının Yan Etkileri Nasıl Yönetilebilir?

Cinsel destek ilaçları (özellikle PDE5 inhibitörleri) genel olarak güvenli kabul edilse de hiçbir ilaç yüzde yüz yan etkisiz değildir. Baş ağrısı, yüzde kızarma, burun tıkanıklığı, mide rahatsızlıkları veya geçici görme bozuklukları gibi şikâyetler, bu ilaçları kullanan bazı kişilerde ortaya çıkabilir. Kalp hastaları içinse ek bir dikkat gereklidir; çünkü tansiyon düşüklüğü veya çarpıntı gibi etkiler, kalp sağlığına olumsuz yansıyabilir.

Örneğin cinsel destek ilacını aldıktan sonra baş dönmesi veya hafif bir tansiyon düşmesi hissediliyorsa, hemen oturup dinlenmek ve mümkünse ayakları biraz kaldırmak faydalı olabilir. Bol su içmek de dolaşımın düzenlenmesine katkı sağlayabilir. Eğer kişi, PDE5 inhibitörüyle birlikte hafif bir baş ağrısı yaşarsa, doktorun onay verdiği basit ağrı kesicilerle bu durum kontrol altına alınabilir. Yine de yan etkiler dayanılmaz veya uzun süreli hale gelirse, dozun düşürülmesi ya da farklı bir ilaca geçilmesi gündeme gelebilir.

Görme bozuklukları (örneğin mavi-yeşil renk tonlarını ayırt etmede zorlanma) PDE5 inhibitörlerinin nispeten az görülen, ama hastalarda kaygı yaratabilen bir etkisidir. Genellikle geçicidir, ancak sık tekrarlıyorsa göz muayenesi ve doz ayarı için doktora başvurmak gerekir. Özellikle kalp krizi geçirme riski yüksek olan hastalar için “görme bozukluğu veya geçici görme kaybı” gibi uyarı işaretleri ciddiye alınmalıdır.

Priapizm adı verilen, dört saatten fazla süren ağrılı ereksiyon durumu ise acil tıbbi müdahale gerektirir. Her ne kadar nadir olsa da PDE5 inhibitörleri bu riski artırabilir. Kalp hastalarının dokularına kan akışı zaten bazen dengesiz olabileceğinden, priapizm ciddiye alınması gereken bir durumdur.

Yan etkileri yönetmenin bir diğer yolu da doktorun önerdiği saatte ve aç/tok karnına kullanım gibi talimatlara uymaktır. Bazı ilaçlar tok karnına alındığında emilimi gecikebilir, bu da kişinin beklenen etkiyi zamanında görmemesine yol açar. Bunun sonucunda hasta “İşe yaramıyor” zannedip dozu kendi başına artırırsa gereksiz yan etkiler tetiklenebilir.

Neden Kalp Hastalarının Cinsel Sağlık Takibi Önemlidir?

Cinsel sağlık, yaşam kalitesinin vazgeçilmez bir parçasıdır ve kalp hastaları da bu haktan mahrum kalmamalıdır. Ancak kalp hastalarında cinsel hayatın biraz daha “özenli” yürütülmesi gerekir. Cinsel isteksizlik, erektil disfonksiyon ya da performans kaygısı, her biri kalp hastalığıyla iç içe geçmiş olabilir. Üstelik kalp-damar sorunları, vücuttaki damarların genel sağlığını etkilediğinden, cinsel bölgelerin kanlanmasında da bozulmalar olur. Bu bazen cinsel işlev bozukluğunun ilk habercisi olabilir.

Erkeklerde rastlanan sertleşme sorunu, aslında kalp damar hastalığının gizli bir sinyali olabilir. Penisin kan damarları, kalp damarlarına göre daha dar olduğu için ateroskleroz (damar sertliği) erken dönemde kendini sertleşme güçlüğüyle belli edebilir. Kadınlarda ise benzer şekilde uyarılma ve orgazm bozuklukları kalp veya damar sağlığındaki problemlere bağlı olabilir. Dolayısıyla cinsel sağlık sorunları bir uyarı işaretidir; bu işareti takip ederek kalp hastalığını daha erken fark etmek ve ilerlemesini yavaşlatmak mümkün olabilir.

Kalp yetmezliği olan kişilerde ise kronik yorgunluk, nefes darlığı ve ödem gibi semptomlar cinsel isteği azaltır. Kişi, kendini “Artık hiçbir şey yapamam” diyerek soyutlar. Bu soyutlama, depresyona ve sosyallikten uzaklaşmaya yol açarak hastalığın seyrini daha da ağırlaştırabilir. Oysa ki doğru tedaviyle ve rehberlikle, hafif tempolu fiziksel aktiviteler artırılabilir, enerji düzeyi kademeli olarak yükselebilir ve cinsel yaşama geri dönüş sağlanabilir.

Cinsel sağlık takibinin bir diğer önemli sebebi, kullanılan ilaçların ve tedavilerin yan etkilerini izlemektir. Bir hasta sürekli beta-bloker veya diüretik kullanıyorsa, cinsel yan etkiler yaşama ihtimali vardır. Doktor düzenli takiplerde bu durumu değerlendirebilir, gerekirse doz ayarı veya ilaç değişikliği yapabilir. Aynı şekilde PDE5 inhibitörü reçete edilen bir hasta, bu ilacı hangi sıklıkla ve hangi dozda kullanacağını net olarak öğrenmeli, beklenmeyen yan etkiler olduğunda hekime başvurmalıdır.

Psikolojik açıdan da düzenli takip önem taşır. Kalp hastalığı, kişinin bedenine ve dolayısıyla benlik algısına dönük bakışını değiştirir. Özellikle kalp krizi veya ameliyat geçiren kişiler, “Bir daha asla eskisi gibi olamayacağım” diye düşünebilir. Bu düşünce, cinsel isteği köreltmekle kalmaz, genel yaşama sevincini de baltalar. Oysa uzmanların “Kalbin belli bir sınırda stabil, biraz kondisyonunu artıralım ve cinsel hayatını da düzenli hale getirelim” şeklindeki yaklaşımları, hastaya büyük bir özgüven kazandırabilir.

Bu yazımıza puan verin
[Toplam: 6 Ortalama: 4.3]

Adana'daki Kliniğimizin Konumu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir