Kalp pili, ritim bozukluklarında kalp atımını düzenleyen cihazlardır. Pil ömrü genellikle 5-15 yıl arasında değişir ve bitmesi durumunda cihaz değiştirilir.

Pil ömrü, cihaz tipi, kullanım sıklığı ve ayarlarına bağlıdır. Düzenli kontroller, pil seviyesinin izlenmesi açısından önemlidir.

Pil bitmeye yakın uyarı sinyalleri verir ve cihaz kontrollerinde bu durum saptanabilir. Hastada halsizlik, bayılma ve çarpıntı görülebilir.

Değişim işlemi, lokal anestezi altında yapılır. Yeni cihaz takılarak kalp ritmi düzenli şekilde devam ettirilir.

Kalp Pilleri Gücü Tükenir mi? Pil Sınırlamaları Nasıl Anlaşılır?

Kalp pilleri, içinde pil (batarya) ve karmaşık elektronik devreler barındıran küçük cihazlardır. Kulağa teknik gelse de aslında işin mantığı basittir: Kalp kasının düzenli atmasına yardımcı olacak elektrik sinyallerini üretir ve bunları kalbe iletir. Tıpkı cep telefonlarının veya dijital saatlerin pillerinin bitmesi gibi, kalp pilinin de bir ömrü vardır.

Bu pillerin içinde genellikle lityum-iyodür tipi bir batarya bulunur. Lityum-iyodür, kalp pili tarihinde devrim yaratmıştır çünkü bu pil kimyası, çok uzun süreli ve güvenilir enerji sağlama konusunda güçlüdür. Yine de hiçbir pil sonsuza kadar dayanmaz; ne kadar az enerji tüketen devreler üretilse de zamanla pilin kapasitesi doğal olarak azalır.

“Pil sınırlamaları nasıl anlaşılır?” sorusuna gelirsek, günümüz kalp pilleri, genel olarak iki önemli adımla kendilerini belli eder: Birincisi, pil voltajında belirli bir kritik seviyeye (genelde “Elective Replacement Indicator” veya kısaca ERI diye anılır) ulaşıldığında, cihaz bunu bir çeşit uyarı olarak kayda geçer. İkincisi, bu uyarılar çoğu zaman rutin kontrollerde veya uzaktan izleme sistemlerinde sağlık ekibine iletilir. Uyarı sonrası hastalara “artık pili değiştirme zamanı yaklaşıyor” mesajı verilir. Dolayısıyla kalp pili, son nefesine gelmeden önce kendini belli eder ve “bittim!” demeden önce kullanıcılara ve uzmanlara haber verecek mekanizmalara sahiptir.

Elbette çok nadir de olsa, üretim hatası veya pildeki beklenmeyen bir arıza (mesela elektriksel kısa devre) nedeniyle “ani” sayılabilecek bir tükenme yaşanabilir. Ancak bu durum istatistiksel olarak düşük bir orana sahiptir. Üreticiler ve sağlık uzmanları, bu tarz vakaları en aza indirmek için düzenli takiple, güncellemelerle ve kontrollerle hastalara rehberlik eder.

Kalp Pilinin Ömrü Ne Kadardır? Değişim Ne Zaman Gerekir?

Kalp pilinin ömrü deyince, “Ne kadar uzun süre dayanıyor?” sorusu akla ilk gelen merak konusudur. Genel olarak 5 ila 15 yıl arası bir ortalamadan bahsedebiliriz, ancak bu hayli geniş bir yelpazedir. Çünkü kalp pilinin türü, hastanın kalbinin ne kadar desteğe ihtiyaç duyduğu ve hatta programlama ayarları gibi birçok etken pilin kullanım süresini doğrudan etkiler.

Örneğin tek odacıklı (sadece kalbin bir bölümünü uyarır) bir kalp pili, enerjiyi çoğu zaman daha tasarruflu kullanır. Böylece aynı kimyaya ve benzer boyutta bir pile sahip bir çift odacıklı (hem atriyum hem ventrikülü uyarır) kalp piline göre daha uzun çalışabilir. Tek odacıklı pillerde 10-15 yıllık süreler hiç de şaşırtıcı değildir. Çift odacıklı piller ise biraz daha fazla enerjiye ihtiyaç duyar ve ortalama 7-10 yıl civarında dayanır.

Hangi hastalarda daha sık pil değişimine gidilir? Tam kalp bloğu gibi çok yüksek oranda pacing (yani elektriksel uyarı) gerektiren durumlar bataryanın daha hızlı tükenmesine neden olabilir. Çünkü kalp pili neredeyse her atımı düzenlemek için aktif çalışır. Bu durumda 5-7 yıl gibi daha kısa sürelerde pilin yenilenmesi gündeme gelebilir. Benzer şekilde kalp pilleri ile birlikte defibrilatör (ICD) özelliği de bulunan cihazlar, elektrik şoku verme gibi yüksek enerji gerektiren işlemler yaptıklarından daha erken pil değişimine ihtiyaç duyabilirler.

“Tarihi geçmiş” bir kalp pili diye bir şey var mı? Genelde yoktur; yani belirli bir yıl dolunca “Artık kullanım dışı!” denmez. Cihaz, kendi içindeki elektronik sensörler vasıtasıyla düşük pil seviyesini işaret eder. Bu uyarıdan sonra da kısa bir pencere içinde (genellikle birkaç ay) değiştirilmesi önerilir. Çünkü pil voltajı belli bir eşik altına düştüğünde kalp pilinin performansı garanti edilmeyebilir.

Kimi hastalar, “Benim kalp pilim hâlâ sağlam, ileride çıkarıp baksak mı?” diye merak edebilir. Aslında rutin dışı bir uygulamaya gerek yoktur. Tüm modern kalp pilleri, ya uzaktan izleme ile ya da klinik kontrollerde pil seviyesini otomatik rapor ederler. Bu sayede “acaba bitti mi?” endişesine kapılmadan, planlı bir şekilde değişime gidilir.

Değişim zamanı geldiğinde uygulanan prosedür, ilk implantasyona kıyasla daha basit bir operasyondur. Çoğu zaman yalnızca pilin “jeneratör” kısmı çıkarılır, kalbe giden kablolar (lead) sağlam ise yerinde bırakılır ve yeni pil jeneratörü takılır. Daha sonra kısa bir test yapılır ve cilt kapatılır. Yani “kökten bir değişim” gibi düşünmemek gerekir; bu daha çok arabanın aküsünü değiştirmek gibidir.

Kalp Pilinin Pili Bittiğinde Ne Olur?

Bir kalp pilinin pili gerçekten bittiğinde (yani enerji kaynağı tamamen tükendiğinde) cihazın asıl işlevi, yani kalbe ritim desteği vermesi kesintiye uğrar. Elbette bu durumun sonuçları, kişinin kalp piline ne ölçüde bağımlı olduğuna bağlıdır.

Bazı hastaların kalbi, arada sırada yardıma ihtiyaç duyar. Bu kişilerde pil bittiğinde, kalp kendi doğal ritmini devam ettirebiliyorsa, ciddi bir sağlık sorunu ortaya çıkmayabilir. Ancak yine de gerektiren durumlarda pil “devreye giremediği” için çarpıntı, yorgunluk, nefes darlığı gibi hafif şikâyetler oluşabilir.

Diğer yandan kalbin sürekli olarak pacing desteğine ihtiyaç duyduğu bir hasta düşünelim. Bu durumda pil bittiğinde kalp atımı çok yavaşlayabilir veya durma noktasına gelebilir. Sonuç olarak ciddi çarpıntılar, bayılma (senkop), hatta hayati risk taşıyan durumlar ortaya çıkabilir. Dolayısıyla “Ben pil bağımlısı mıyım, değil miyim?” sorusunun cevabı oldukça önemlidir. Hekimler, pil takılırken veya sonraki kontrollerde bu bağımlılık derecesini belirler ve hastayı bu konuda bilgilendirir.

Peki pil bittiğinde cihaz adeta bir “metal kutu” gibi mi kalır? Günümüzde kullanılan piller, fiziksel olarak bozulmaya (örneğin şişmeye, sızıntıya) karşı yüksek derecede korumalı üretilir. Dolayısıyla pil bitse bile, vücuda zarar vermeyecek şekilde tasarlanmıştır. Yine de işlevini yerine getiremediği için “aktif olmayan” bir metal gövde haline gelir. Gerekmiyorsa – ki genelde gerekmez – acil bir çıkarma zorunluluğu yoktur. Fakat çoğu zaman, pil ömrü bitmeden önce yenisiyle değiştirmek en mantıklısıdır.

Özellikle modern cihazlarda “low-energy mode” denilen bir özellik vardır. Pil azalmaya başladığında, cihaz daha düşük enerji harcayacak bir moda geçer. Bu mod genellikle sabit bir hızda (örneğin 65 bpm gibi) kalp atımı sağlar. Böylece tamamen bitmeden önce son bir “yavaş çalışma” dönemine geçer. Bu hastaya ve hekimlere “zamanı geldi” sinyalini vermek içindir. Bu dönemde hastada halsizlik, yorgunluk, hatta hafif çarpıntılar hissedilebilir. Bu belirtiler “Pil bitmeden değişim yapalım” diyen bir uyarı niteliğindedir.

Kalp Pilinin Pil Tükenmesi Nasıl Teşhis Edilir?

Günümüzde teşhis süreci oldukça kolaydır çünkü kalp pillerinin çoğu, uzaktan izleme (telemetri) sistemleriyle donatılmıştır. Bu sistemler, pilin içindeki voltaj seviyesini ve bazı diğer parametreleri belli aralıklarla kaydeder ve doktorun bilgisayarına veya hastanın evdeki monitörüne gönderir. Pil belirli bir eşik seviyenin altına düşünce, sistem otomatik uyarı verir.

Eğer uzaktan izleme yoksa dahi, rutin kontroller sırasında bir programlayıcı (programmer) yardımıyla pil bilgileri okunabilir. Bu cihaz, kalp pilinin belleğine kaydedilmiş olan pil voltajını, elektrik çıkış gücünü, kaç kez uyarı verdiğini, hangi modda çalıştığını tespit eder. “Burada değerler düşmeye başlamış, şu tarihten sonra ERI (Elective Replacement Indicator) devreye girmiş” gibi bilgiler görülür. Bu da pil değişim sürecini planlamaya yardımcı olur.

Teşhis edilmesi yalnızca teknik ölçümlerle sınırlı değildir. Hastalarda özellikle çabuk yorulma, nefes darlığı, göğüs ağrısı veya baygınlık gibi belirtiler varsa, bunun nedeni pildeki erken tükenme olabilir. Bazı durumlarda ise EKG (elektrokardiyografi) bulguları ipucu verir: Pil atım hızında beklenmedik düşüş, sabit bir ritim moduna geçmiş olması veya her zamankinden farklı bir “pacing dalga formu” görülebilir.

Tükenmiş Kalp Pili Tekrar Kullanılabilir mi?

Sık duyulmayan ama oldukça ilginç bir konudur: Eski bir kalp pilinin yeniden kullanımı mümkün mü? Aslında “tükenmiş” tanımı biraz göreceli olabilir. Cihazın bataryası tamamen bitebilir veya henüz ömrünü tam doldurmamışken “vasat” düzeye inmiş olabilir.

Özellikle bazı ülkelerde, ekonomik yetersizlikler sebebiyle henüz tamamen bitmemiş pillerin başka hastalarda tekrar kullanılması gündeme gelebilir. Bu konudaki araştırmalar, ciddi sterilizasyon işlemleri ve detaylı testler yapıldığı takdirde, yeniden kullanımın çoğu durumda güvenli olabildiğini göstermektedir. Ancak etik ve yasal boyutlar, her ülkenin sağlık sistemine göre farklılık gösterir.

Pil yeniden kullanılacaksa öncelikle batarya durumunun hâlâ yeterli olması gerekir. Sonrasında cihazın elektronik devrelerinde bir hasar var mı, su geçirmezliği veya dış kaplaması sağlam mı diye çok sıkı kontroller yapılır. Sterilizasyon aşaması da çok önemlidir, çünkü mikropların cihaza yerleşmesi halinde “cepte bomba” gibi bir enfeksiyon kaynağı oluşturabilir.

“Peki tamamen bitmiş pil ne olacak?” derseniz, genelde bu piller tıbbi atık kategorisine girer ve uygun koşullarda imha edilir. Zira “sıfırlanmış” bir bataryaya sahip cihazın tekrar kullanılması pratik değildir. Yine de dünyanın bazı bölgelerinde bu tip malzemeler “araştırma ve eğitim” amaçlı kullanılabilir. Ama kişinin kendi pili bittikten sonra çıkarıp başka birine takmak, sadece pilin ciddi testlerden geçmesi ve hâlâ kullanılabilir olduğunun onaylanmasıyla mümkündür.

Kalp Pilinin Pil Sorununun Belirtileri Nelerdir?

Gündelik yaşamda kalp pili sorunu yaşandığında en sık rastlanan sinyaller, enerji eksikliğiyle bağlantılı şikâyetlerdir. Örneğin kişi merdiven çıkarken veya yokuş yürürken ani bir halsizlik hissedebilir. Normalde pil kalp atım hızını artırmalı ve vücudun ihtiyaç duyduğu kan dolaşımını sağlamalıdır. Ancak pil düşük modda çalışıyorsa, bu hızlanma gerçekleşmeyebilir ve kişi “sanki nefesim yetmiyor” diye düşünebilir.

Baş dönmesi ve göz kararması da tipik belirtiler arasındadır. Kalbe yeterince elektriksel uyaran gitmediğinde atım sayısı düşebilir ve beyin yeterli oksijeni alamaz. “Neden aniden başım döndü?” diye soran bir kişinin arka planında pil voltaj düşüşü olabilir. Özellikle pil bağımlısı hastalarda, nabızdaki birkaç vuruşluk azalma bile çok belirgin semptomlar yaratabilir.

Göğüs bölgesinde bir “gariplik” hissi, hafif ağrı veya çarpıntı da zaman zaman görülür. Bu kalp pilinin senkronizasyonu bozulduğunda veya sabit bir ritimle çalışırken vücudun ihtiyaçlarına karşı yetersiz kaldığında ortaya çıkan bir durumdur. Bazıları boyun bölgesinde nabız atışını daha kuvvetli hisseder veya düzensiz kalp atımlarından dolayı “içimde bir atlama oluyor” diye tarif edebilir.

Nadiren de olsa, pilin tamamen durmaya yüz tuttuğu hallerde, bayılma (senkop) ortaya çıkabilir. Ani bilinç kaybı, göz kararması ve yere düşme gibi sonuçlar, kalp atımının çok yavaşlaması veya durmasıyla ilişkili olabilir. Bayılma önemli bir uyarı işaretidir ve altta yatan sebep anlaşılıp, gerekli tedavi ya da pil değişimi yapılmalıdır.

Eğer pil, bittiğinde “düşük enerjili mod”a geçiyorsa, hastalar gündelik aktivitelerde hızla yorulma, çarpıntı, nefes darlığı gibi semptomlardan şikâyetçi olabilir. Bazen ritimde ani değişiklikler, geceleri uykusuzluk veya uyanınca “yorulmuş gibi hissetme” şikâyetleri de rapor edilir. Bu noktada akla hemen kalp piliyle ilgili bir sorun gelmeyebilir, ama rutin kontrollerde bu ihtimalin araştırılması kritik önem taşır.

Kalp Pili Pil Değişimi Nasıl Yapılır?

Kalp pili pil değişimi, tıbbi literatürde “jeneratör değişimi” olarak adlandırılır. İlk kez kalp pili takılmasına göre nispeten daha basit bir işlemdir çünkü kalbe giden elektrot kabloları (lead’ler) genelde yerinde bırakılır. Yalnızca pilin gövdesi yani jeneratör kısmı çıkartılıp yenisi takılır.

İşlem genellikle lokal anestezi altında yapılır. Çünkü doktorun yapacağı şey, önceden oluşturulmuş cilt altındaki cebe (pilin yerleştirildiği bölgeye) ulaşmaktır. Çok büyük bir kesi yapmak gerekmez; eskiden açılan kesiden girilerek eski cihaz çıkarılır. Burada doktor, lead bağlantılarını özenle ayırır ve yeni cihaza takar. Bu arada mevcut lead’lerin hala sağlam olup olmadığı da kontrol edilir. Zarar görmemişlerse veya bir enfeksiyon riski yoksa, çoğu zaman olduğu gibi bırakılırlar. Eğer kabloda bir hasar, kırık ya da pas benzeri durumlar varsa ek bir müdahale gerekebilir, ama bu istisnai bir durumdur.

Yeni kalp pilinin ayarları, işlem sırasında programlayıcı yardımıyla yapılır. Her hastanın kalp ritmine göre ideal atım hızı, duyarlılık seviyesi ve diğer teknik parametreler ayarlanır. Ardından cilt kapatılır. Genellikle 30-60 dakika kadar süren bir işlemdir ve hasta birkaç saat gözlem altında tutulur. Herhangi bir komplikasyon gelişmezse, aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilmek çoğunlukla mümkündür.

İyileşme süreci çoğu hastada hızlı olur. Birkaç gün kol hareketlerinde dikkatli olmak, ağır kaldırmamak, pansuman bölgesini temiz ve kuru tutmak yeterli olabilir. Dikişler bazen kendiliğinden eriyen türde olur, bazen de bir hafta on gün sonra alınır. Özellikle ilk 1-2 hafta içinde pil bölgesinde hafif ağrı veya sızı olabilir, bu beklenen ve geçici bir durumdur.

Taburcu olduktan sonra düzenli kontroller devam eder. Yeni pilin enerji durumu programlaması ve vücuda uyumu kontrol edilir. Gerekirse bazı ince ayarlar (örneğin atım hızının artırılması veya düşürülmesi) yapılabilir. Modern pillerin birçoğunda uzaktan izleme özelliği olduğu için, hasta evinde de konforlu bir şekilde takip edilebilir.

Kalp Pili Pil Değişiminde Riskler Var mı?

Her cerrahi girişimde olduğu gibi, kalp pili pil değişiminde de bazı riskler mevcuttur. Bunların başında enfeksiyon gelir. Cildin kesildiği bölge mikroplara karşı savunmasız hale gelebilir. Bu yüzden operasyon öncesi ve sonrası dönemde steril koşullara çok dikkat edilir, bazen koruyucu amaçlı antibiyotik verilebilir.

Kanama, hematom (cilt altında kan birikimi) veya ciltte açılma (dikiş tutmaması) gibi problemler de nadir de olsa yaşanabilir. Ancak çoğu vakada bunlar kolayca yönetilebilen, düşük riskli durumlardır. Ayrıca doktorun yaptığı esnada kabloların (lead’lerin) oynatılması veya çıkarılması gerekirse, bu da ayrı bir komplikasyon riski doğurabilir. Fakat rutin jeneratör değişimi esnasında kablo değişimi şart değildir ve genelde her şey sorunsuz ilerler.

Elektronik açıdan bir risk var mı? Yeni cihazların yerleştirilmesi sırasında, eğer cihaz doğru programlanmazsa (örneğin olması gerekenden daha düşük veya yüksek atım hızı ayarlanırsa) hastada ritimle ilgili bazı sıkıntılar oluşabilir. Ancak bu durum işlem sırasında yapılan testlerle genellikle hemen anlaşılır ve düzeltilir.

Bazı hastalarda “Keşke biraz daha bekleseydik, pili erken değiştirdik” endişesi olabilir. Çünkü her cerrahi girişim sonuçta belli bir masraf, belli bir enfeksiyon riski demektir. Öte yandan çok fazla beklemek de pilin enerji düzeyinin kritik eşiğin altına düşmesi ve hayati tehlike ortaya çıkması riskini doğurur. Bu yüzden uluslararası rehberler, pillerin belirli bir voltaj seviyesine düştüğünde (ERI seviyesinde) değiştirilmesini önerir. Ne çok erken ne de çok geç.

Teknolojik Gelişmeler Kalp Pili Ömrünü Nasıl Uzatıyor?

Teknoloji ilerledikçe kalp pilleri de “daha az enerji harcayacak şekilde” evrimleşiyor. Eski yıllarda kullanılan piller, daha büyük olmalarına rağmen görece kısa ömürlüydü. Bugün ise lityum-iyodür piller, küçük boyutlu olsalar dahi uzun yıllar boyunca istikrarlı bir voltaj sağlayacak kapasiteye sahip. İşin sırrı hem pil kimyasında hem de elektronik devre tasarımındaki verimlilikte saklı.

Eskiden bir ampul düşünün: Klasik akkor ampuller çok enerji harcar ve ışıkla beraber ısı da üretirdi. Günümüzde LED ampuller ise çok daha az enerji tüketiyor ve daha az ısınarak daha uzun ömürlü oluyor. Kalp pili teknolojisi de bir bakıma bu örneğe benzetilebilir: Mevcut devreler, kalbin ihtiyacı kadar elektrik verip gerisini “boşa harcamama” prensibiyle tasarlanıyor. Bir nevi “akıllı ekonomi” uygulanıyor.

Bazı gelişmiş modellerde “adaptif algoritmalar” yer alır. Bu algoritmalar, hastanın hareket düzeyini (örneğin göğüs kaslarındaki gerilimi veya ivmeyi) tespit ederek kalp atım hızını buna göre ayarlar. Kişi hızlı tempoda yürüyorsa kalp hızını artırır, dinlenirken düşürür. İşte bu tür “akıllı” ayarlamalar, gereksiz elektrik tüketimini en aza indirir.

Gelecekteki en heyecan verici alanlardan biri ise vücudun kendi hareketinden veya ısı farkından mikro enerji üretme (energy harvesting) teknolojileridir. Eğer kalp kasının atım enerjisini veya bedenin sıcaklık farklarını elektrik enerjisine çevirecek minyatür jeneratörler geliştirilebilirse, kalp pilinin pili yıllarca, belki ömür boyu bitmeyecek hale gelebilir. Bu henüz deneysel aşamada olsa da üzerinde yoğun araştırmalar devam ediyor.

Ayrıca kapasitör ve devre tasarımındaki yenilikler de pil ömrünü uzatmada önemli rol oynar. Örneğin şok verici ICD cihazlarının (implante edilebilir kardiyoverter defibrilatör) içinde, yüksek voltajı kısa sürede depolayıp iletebilen kapasitörler bulunur. Bu kapasitörlerin verimliliği arttıkça, pilin harcayacağı enerji azalır ve dolayısıyla pil ömrü uzar.

Bu sayede eskiye kıyasla kalp pili ömrü giderek uzuyor ve 15 yıla yaklaşan veya bazı modellerde bu süreyi bile aşabilen rakamlar telaffuz ediliyor. Hastalar açısından bu daha seyrek cerrahi girişim, daha az risk ve daha çok konfor anlamına geliyor.

Kalp Pili Uzaktan İzlenebilir mi?

Evet, günümüzde pek çok kalp pili uzaktan izleme özelliğiyle geliyor. Bu hastaların sık sık hastaneye gitme zorunluluğunu azaltan ve aynı zamanda güvenlik hissini artıran bir uygulamadır. Kabaca özetlemek gerekirse, kalp pilinde minyatür bir verici veya telemetri sistemi bulunur. Hastanın evine yerleştirilen veya cepte taşınan küçük bir alıcı ise düzenli aralıklarla pilden bilgi toplar ve bu bilgileri internet veya telefon hattı üzerinden ilgili merkeze iletir.

Bu sistemin en önemli avantajı, pil voltajının azalması veya cihaza bağlı herhangi bir anormal durum (örneğin çok sık aritmi tespit edilmesi) olduğunda, doktorun hemen uyarı almasıdır. Böylece hasta klinik belirti hissetmeden önce sorun tespit edilip müdahale şansı doğabilir. Bununla birlikte “ani” pil bozuklukları – örneğin üretim hatası nedeniyle beklenmedik bir hızla tükenme – her zaman anında yakalanamayabilir. Ancak günümüz teknolojisi, yine de büyük ölçüde güvenli bir tarama imkânı sunar.

Uzaktan izleme ile pilin enerji tüketimi de optimize edilebilir. Bazı cihazlar, uzaktan gelen komutlarla atım hızı ayarlarını değiştirerek pil ömrünü uzatmayı hedefler. Örneğin hasta gece uyuyorken çok düşük aktivitede ise, kalp hızını otomatik olarak minimal düzeye ayarlayarak gereksiz enerji harcamasının önüne geçebilir. Bu durum tıpkı akıllı telefonlarımızdaki “pil tasarruf modu” gibi düşünülebilir.

Uzaktan izleme, elbette her şeyin kusursuz olduğu anlamına gelmez. Sistemin düzenli olarak çalışması, hastanın evdeki alıcı ünitesine dikkat etmesi, elektrik veya internet kesintisi yaşanmaması gibi faktörler de etkilidir. Ancak dünya genelinde yapılan çalışmalar uzaktan takibin, rutin kontrollerle birlikte uygulandığında, hem daha uzun pil ömrü hem de daha iyi hasta konforu sağladığını göstermektedir.

Bu yazımıza puan verin
[Toplam: 3 Ortalama: 4.3]

Adana'daki Kliniğimizin Konumu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir