Ana koroner arter hastalığı, kalbin büyük kısmına kan sağlayan damarların ciddi darlık veya tıkanıklığı ile karakterizedir. Bu durum, yüksek mortalite riski taşıyan kritik bir kardiyovasküler sorundur ve hızlı girişim gerektirir.
Cerrahi veya perkütan koroner girişim, ana koroner arter darlığında standart tedavi seçenekleridir. Hangi yöntemin tercih edileceği, lezyonun yeri, yaygınlığı ve hastanın genel klinik durumu ile belirlenir.
Erken müdahale yapılmayan ana koroner arter hastalığında miyokardın geniş alanları etkilenir. Bu durum, ani kardiyak arrest ve ölüm riskini artırır. Bu nedenle acil tanı ve tedavi süreci geciktirilmemelidir.
İleri teknoloji görüntüleme yöntemleri ve intravasküler ultrason, tedavi planlamasında önemli rol oynar. Böylece girişimsel strateji doğru şekilde belirlenir ve uzun dönem sonuçlar iyileştirilir.
Ana Koroner Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Koroner arter hastalığının belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve bazen belirti vermeyebilir. Ancak en sık görülen belirtiler şunlar olabilir:
- Angina: Kalp ağrısı veya göğüs ağrısıdır. Angina sıklıkla göğüs içinde baskı veya sıkışma hissi olarak tanımlanır. Angina genellikle fiziksel aktivite veya stres sonrasında ortaya çıkar.
- Nefes darlığı, genellikle fiziksel aktivite veya yorgunluk sonrasında ortaya çıkar.
- Yorgunluk, halsizlik veya bitkinlik hissi.
- Çarpıntı Kalp atış hızının artması veya atış ritminin değişmesi.
- Terleme.
- Kusma.
- Baş dönmesi.
Ancak unutulmamalıdır ki, bu belirtiler koroner arter hastalığının belirtileri olmayabilir. Aynı zamanda başka birçok sağlık sorununda da görülebilir. Bu nedenle bu belirtiler ortaya çıktığında mutlaka bir doktora başvurulması önerilir. Hastalığa sahip olanların ya da sahip olduğunu düşünenlerin acilen sigara tüketimi azaltmaları, alkol tüketimini sonlandırmaları gerekir. Mümkünse hastaların sigarayı tamamen bırakmaları sağlıkları açısından en doğru karar olacaktır. Bunun dışında hastalara yapmaları ve yapmamaları gereken noktaları doktor bildirecek ve düzenli kontrollerle bu durumu kontrol edecektir. Bu nedenle düzenli kontrolleri aksatmamak çok önemlidir.
Prof. Dr. Tuna Katırcıbaşı Prof. Dr. Tuna Katırcıbaşı Adana’da kalp ve damar hastalıkları alanında çalışmaktadır. Adana Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Tuna Katırcıbaşı halen Adana Medline Hastanesinde çalışmaktadır. Çalıştığı kurum koroner yoğun bakım, koroner angiografi, sanal angiografi, ekokardiyografi, transözefagial ekokardiyografi, 24 saat ritm holter, tansiyon holter gibi tetkikleri yapabilme imkanına sahiptir.
Ana Koroner Arter Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?
Ana koroner arter hastalığı anjiografide gösterilmiş bir hastanın tedavisi¸ hastanın yaşına ek hastalıklarının sayısına ve damar yapısında ki SYNTAX skorlamasının değerine göre değişir. Bu değerlendirmeler sonucunda bir konsey tarafından hastaya perkütan koroner girişim ile stent mi? yapılacağına ya da açık kalp ameliyatı mı yapılacağına göre karar verilir.
Günümüzde gelişen teknolojiler hekim deneyimin artması yeni tanımlanan teknikler ışığında birçok sol ana koroner arter hastası açık ameliyata gerek kalmadan stentler ile tedavi edilebilir duruma gelmiştir. Bende çalıştığım klinikte bu işlemleri yüksek hasta sayısı ve üst düzey tecrübe ile hasta merkezli bir yaklaşım tarzı içinde yıllardır ekibimle beraber yapmaktayım.
Koroner arter hastalığı nasıl anlaşılır?
Koroner arter hastalığı nasıl anlaşılır sorusu KAH hastalığı konusunda merak edilen konulardan birisidir. Koroner arter hastalığı (KAH), kalp damarlarının daralması veya tıkanması sonucu kalp kasına yeterli miktarda kan ve oksijen gitmemesiyle oluşan bir kalp hastalığıdır. Koroner arter hastalığı, genellikle yaşam tarzı faktörleri, diyabet, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon ve ailesel geçmiş gibi risk faktörleri ile ilişkilidir.
KAH semptomları arasında göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, terleme, mide bulantısı ve baş dönmesi yer alır. Koroner arter hastalığı, elektrokardiyogram, stres testi, kalp kateterizasyonu, anjiyografi gibi testlerle tanı konulur. Tedavi, hastanın durumuna göre ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri, anjiyoplasti ve stent takılması gibi girişimsel işlemler ya da bypass ameliyatı gibi cerrahi müdahalelerden oluşabilir. Ana koroner arter hastalarına girişim, ve stent tedavisi de ehil ellerde tedavinin bir parçası olarak uygulanabilen bir yöntemdir.
Sıkça Sorulan Sorular
Ana koroner arter hastalarında tedavi seçenekleri nelerdir?
Sol ana koroner arter hastalığının tedavi seçenekleri, medikal tedavi, perkütan koroner girişim (PCI) ve koroner arter bypass cerrahisi (CABG) içerir. Medikal tedavi, seçilmiş düşük riskli hastalar için uygun olabilir; Ancak sol ana arter darlığı olan çoğu hastada yaşam süresini iyileştirmek için revascularizasyon önerilir. CABG, geleneksel olarak güvenilir bir tedavi seçeneği sunar ve tıkanan arterin bypass edilmesi sağlanır. PCI tekniklerinde yapılan gelişmeler, ilaç salan stentler ve geliştirilmiş prosedür yöntemleriyle, anatomik karmaşıklığı düşük ve yaygın çok damar hastalığı olmayan bazı hastalar için PCI’yi uygun bir alternatif haline getirmiştir. PCI ve CABG arasındaki seçim, koroner anatomisi, hastanın eşlik eden hastalıkları ve tercihler gibi faktörlere bağlı olarak bireyselleştirilmiş olarak yapılmalıdır ve genellikle multidisipliner bir kalp ekibi tarafından belirlenir. Mevcut kılavuzlar, uygun anatomi ve düşük cerrahi riski olan hastalar için hem PCI hem de CABG’nin makul seçenekler olduğunu ve CABG’nin Sınıf I, PCI’nin ise Sınıf IIa önerisi aldığına işaret etmektedir. Her iki revascularizasyon stratejisinin benzer hayatta kalma oranları gösterdiği, ancak PCI’nin tekrar revascularizasyon riski açısından CABG’den daha yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Bu tür hastalarda stent uygulaması bypassa tercih edilir mi?
Sol ana koroner arter hastalığı olan hastalarda, koroner arter bypass greftleme (CABG) geleneksel olarak standart tedavi olmuştur. Ancak perkütan koroner girişim (PCI) ve stentleme, daha az invaziv bir alternatif olarak öne çıkmıştır. Yapılan meta-analizlere göre, her iki tedavi yöntemi de ölüm, kalp krizi ve inme açısından benzer uzun dönem sonuçları sağlamaktadır. Örneğin 4.499 hasta ile yapılan beş randomize çalışmanın meta-analizi, CABG ve PCI arasında ölüm, miyokard enfarktüsü ve inme açısından anlamlı bir fark bulmamıştır. PRECOMBAT çalışması, ortalama 11,3 yıl takip sonrası, stent tedavisi gören hastaların %29,8’i ile CABG tedavisi gören hastaların %24,7’sinde ölüm, kalp krizi, inme veya tekrar işlem yapılması gibi olayların görüldüğünü bildirmiştir; bu fark istatistiksel olarak anlamlı olmamıştır. Ancak stent tedavisi gören hastalar, genellikle yeniden damar açma işlemi gerekme riski taşımaktadır; PRECOMBAT çalışmasında stent tedavisi gören hastaların %16,1’i, CABG tedavisi görenlerin ise %8’i ikinci bir işleme ihtiyaç duymuştur. FAME 3 çalışması ise, stent tedavisi yapılan hastalarda, ölüm, kalp krizi, inme veya tekrar işlem gereksinimi gibi büyük komplikasyonların bir yıl sonunda %10,6 olduğunu, CABG yapılan hastalarda ise bu oranın %6,9 olduğunu rapor etmiştir. Dolayısıyla, stentleme daha az invaziv bir seçenek sunarken, CABG daha az tekrar işlem ve komplikasyon riski ile daha iyi sonuçlar verebilir, özellikle karmaşık koroner arter hastalığı olan hastalarda. Stent ve bypass cerrahisi arasındaki seçim, hastanın sağlık durumu, hastalığın karmaşıklığı ve kişisel tercihleri gibi faktörler göz önünde bulundurularak bireyselleştirilmelidir.
Ana koroner arter girişimlerinde komplikasyon riski nedir?
Sol ana koroner arter (LMCA) hastalığına yönelik perkütan koroner girişim (PKG), bu arterin büyük bir bölümü beslediği kalp kası için kritik rol oynaması nedeniyle önemli riskler taşır. Prosedür komplikasyonları, yaklaşık %7,9 oranında görülmekte olup, son yıllarda bu oran %10’dan %6’ya düşmüştür. Elektif LMCA PKG yapılan hastalarda, akut miyokard infarktüsü (AMİ) veya kardiyojenik şokla başvuranlara kıyasla hastaneye bağlı mortalite oranı daha düşüktür; AMİ veya kardiyojenik şok geçirenlerde mortalite oranı %55’e kadar çıkabilmektedir. Uzun dönem sonuçlar, büyük kardiyovasküler ve serebrovasküler olayların (MACCE) %35,7 oranında gerçekleştiğini göstermekte, ancak bu oran zamanla %45,6’dan %23,9’a düşmüştür. Sol ventrikül disfonksiyonu, lezyon karmaşıklığı ve prosedür komplikasyonları, kötü sonuçlar için bağımsız belirleyicilerdir. Stent teknolojisi, intrakoroner görüntüleme ve antitrombotik tedavilerdeki ilerlemeler, SCA PKG’nin güvenliğini ve etkinliğini artırmıştır. Ancak doğru hasta seçimi ve prosedür planlaması, riskleri en aza indirgemek ve uzun dönem başarıyı artırmak için kritik öneme sahiptir.
Tedavi sonrası iyileşme süreci nasıldır?
Ana koroner arter (LMCA) hastalığı tedavisinde iyileşme süreci, tedavi yöntemine göre değişir; genellikle koroner arter bypass cerrahisi (CABG) veya perkütan koroner girişim (PCI) uygulanır. CABG, standart tedavi olarak kabul edilir ve genellikle yaklaşık bir hafta hastanede kalma gerektirirken, iyileşme süresi 6 ila 12 hafta arasında değişir. Öte yandan, PCI, genellikle daha kısa bir hastanede kalış süresi gerektirir, bu süre 1-2 gün olabilir ve iyileşme süresi yaklaşık 1-2 hafta sürer. Ancak PCI, CABG’ye göre tekrar anjiyoplasti ihtimalinin daha yüksek olduğu bir tedavi yöntemidir. Her iki prosedür de semptomları hafifletmek ve hayatta kalmayı iyileştirmek amacıyla yapılır, ancak hangi tedavi yönteminin tercih edileceği, hastanın koroner anatomisinin karmaşıklığı, mevcut diğer hastalıklar ve kişisel tercihlere göre belirlenmelidir. Kardiyak rehabilitasyona katılmak ve ilaç tedavisine sadık kalmak, iyileşme sürecinde önemli bir yer tutar ve gelecekteki kalp problemlerini önlemeye yardımcı olur.
Ana koroner arter hastalığında erken tanı neden önemlidir?
Erken teşhis, sol ana koroner arter (LMCA) hastalığı için çok önemlidir çünkü tedavi edilmediğinde bu hastalık, 3 yıl içinde %50’ye varan kardiyak mortalite oranlarına yol açabilir. LMCA, sağa baskın koroner dolaşımda miyokardın yaklaşık %75’ini, sol baskın dolaşımda ise %100’ünü besler. Koroner anjiyografi uygulanan hastaların %4-6’sında anlamlı LMCA hastalığı tespit edilir. Ayrıca LMCA hastalığı genellikle %70 oranında çok damar koroner arter hastalığı ile görülür, bu da kardiyak olay riskini artırır. Erken teşhis, zamanında revaskülarizasyon yapılmasına olanak tanır ve hayatta kalma oranlarını, kalp yetmezliği ve diğer komplikasyonları azaltır.

Prof. Dr. Mahmut Tuna Katırcıbaşı, 1998’de Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, kardiyoloji uzmanlığını 2003’te Mersin Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Başkent Üniversitesi’nde doçent, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapmıştır. Koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kalp yetmezliği ve girişimsel kardiyolojide 25 yılı aşkın deneyime sahiptir. 2019’dan beri Adana Özel Medline Hastanesi’nde Kardiyoloji profesörü olarak hizmet vermektedir.
Adana'daki Kliniğimizin Konumu