You are using an outdated browser. For a faster, safer browsing experience, upgrade for free today.

Beslenme İpuçları

Beslenme İpuçları

Kalp sağlığı, vücudumuz için hayati fonksiyonlardan bir tanesidir. Kalp, dolaşım sisteminin çalışmasını temin eden bir pompa niteliği taşıyor olduğundan, bu organın verimsiz çalışması veya çalışmaması, yaşamsal fonksiyonlarımızı ciddi şekilde etkiler.  Kalp kaslarının yeterince gelişmiş olması ve dolaşım sistemini oluşturan damarların tam anlamıyla fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için ise doğru bir beslenme düzenine sahip olmamız gereklidir. Pekiyi sağlıklı bir yaşam için nasıl beslenmeliyiz? Beslenme İpuçları nelerdir?

Vücudumuz neye ihtiyaç duyar?

İnsan vücudu, yüzbinlerce yıllık evrim sürecinde çevresine adapte olmuş ve çevreden edinebildiği besin bileşenleri ile sağlıklı bir bedene sahip olmaya çalışmıştır. Modern tıbbın keşfine kadar bilmediğimiz pek çok detay nedeniyle yaşam evremiz bugünkünün çok gerisinde iken, bugün bir asıra ulaşan yaşam sürelerine sahip olabiliyoruz. Burada tıbbı protokollerin tedavi edici kısımlarının yanı sıra elbette koruyucu protokoller de etkili oluyor.

Örneğin; besinleri pişirerek yemek, hayvansal yağları daha az tüketmek, toksik materyalleri tüketmemek gibi unsurlar yaşam evremizi ciddi şekilde uzatır. Kalp sağlığının korunmasında da bilimsel temellere dayanan beslenme ipuçları elbette mevcuttur. Bunlar uzun zamandır devam eden tıbbi araştırmalar neticesinde, dünyaca kabul gören ilkelerdir. Yalnız burada bir hususun altı çizilmelidir. Beslenme düzeni, kalp sağlığını tek başına sağlayamaz. Mükemmel besleniyor olsak dahi, yeterli egzersiz yapmaz ve sigara gibi zararlı maddeleri tüketmeye devam edersek, sağlığımızı kaybedebiliriz. Vücudumuz yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirmek için;

  • Proteinler,
  • Amino Asitler,
  • Vitaminler,
  • Mineraller,
  • Karbonhidratlar gibi bileşenlere ihtiyaç duyar. 

Bu listede kalp sağlığımız üzerinde en çok negatif etkiye sebep olacak unsurların, karbonhidratlar olduğunu biliyoruz. Karbonhidratlar, vücudun yapı taşı olmayıp enerji kaynağı olarak görev yaparken, tüketilmeyen karbonhidratlar, hidrojen depolarına dönüşüp yağ olarak biriktirilir. Elbette diğer bileşenlerin bazılarının depolanması mümkündür ancak bunların depolanması daha zordur ve örneğin, proteinler zaten hücre rejenerasyonu için kullanılıyor olduğundan, çoğunlukla depolanmasına gerek kalmaz. Yağların ve karbonhidratların tüketilmesinde son derece dikkatli olunması, sadece kalp sağlığı değil, vücudun diğer sistemleri üzerinde de son derece etkilidir.

Aşırı karbonhidrat tüketimine karşılık, yeterli olmayan hareketlilik halinde, kaçınılmaz olarak yağ depolaması yani şişmanlık meydana gelir ki, kimi beden tiplerinde dışarıda bir şişmanlık belirtisi olmasa da iç organların yağlanması ve/veya dolaşım sisteminin yağlanması (yüksek kolesterol) durumu meydana gelebilir. Damarların kandaki kolesterol oranının sürekli yüksek olmasına bağlı olarak tıkanması hali, yaygın bir sağlık sorunudur ve genetik faktörler bir yana bırakılır ise beslenmeyle ilişkili olduğu söylenebilir.

  • Trans yağların tüketilmesi
  • Hayvansal besinlerin fazla tüketimi
  • Glisemik indeksi yüksek karbonhidratların tüketilmesi gibi etkenler, kolesterol seviyesini etkiler ve damarların fonksiyonlarını bozar. Bu bakımdan bu besinlerin tüketiminde dikkatli olunması hayati öneme sahiptir.

Kalp Sağlığı İçin Nasıl Bir Beslenme Uygundur?

Günümüz şehir yaşantısında, ağır besin bileşenleri tüketebilecek ölçekte hareketli yaşamıyoruz. Bu bakımdan, öncelikle porsiyonların buna uygun seçilmesi ve aşırı miktarlarda besin tüketilmemesi büyük önem taşıyor. Protein bakımından ağırlıklı ancak bunun küçük bir kısmının hayvansal proteinlere dayanan bir beslenme düzenini benimsememiz gerekiyor. Örneğin; bir biftek ızgara yenecek ise bunun miktarının yanındaki yeşillik oranından fazla olmaması ve mümkünse beyaz ekmekle karıştırılmadan yenmesi daha uygun görülüyor. Yeşil yapraklı sebzeler ve diğer tüm bitkisel proteinlerin düzenli tüketilmesi tavsiye ediliyor.

Vitamin ve mineral bileşenlerinin yaygın olarak bu besinlerden alındığı biliniyor. Omega yağ asitlerinin ve diğer aminoasitlerin yeterli alınabilmesi için badem ve ceviz gibi kuruyemişler ile somon gibi yağ asidi bakımından zengin balık türlerinin tüketilmesi öneriliyor. Fast food ve her türlü paketli gıdadan uzak durulması, bu noktada en dikkat edilmesi gereken beslenme ipucu olarak tanımlanır. Bununla birlikte sıvı tüketimi de günde 1.5 litreden az olmamak koşuluyla son derece önemlidir.