Küçük tansiyon, kan basıncı ölçümünde alt değer olan diyastolik basıncı ifade eder. Bu değer, kalp kasının gevşediği dönemde damarlardaki basıncın seviyesini gösterir ve genellikle sağlıklı yetişkinlerde 60-90 mmHg aralığında olmalıdır.
Düşük küçük tansiyon, yani diyastolik hipotansiyon, 60 mmHg’nin altındaki değerlerle tanımlanır. Bu durum baş dönmesi, bayılma ve organlara yetersiz kan gitmesi gibi sorunlara yol açabilir.
Yüksek küçük tansiyon, diyastolik hipertansiyon olarak adlandırılır ve genellikle 90 mmHg’nin üzerindeki değerlerde görülür. Bu durum damar sertliği ve kalp hastalıkları riskini artırır.
Küçük tansiyon ölçümleri, doğru sonuç için dinlenmiş halde, uygun manşon ölçüsüyle ve tekrarlayan ölçümlerle yapılmalıdır. Yanlış teknikler, hatalı değerlerin kaydedilmesine neden olabilir.
Küçük tansiyonun sağlıklı aralıkta tutulması, yaşam tarzı değişiklikleri, düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve gerekli durumlarda ilaç tedavisi ile mümkündür. Düzenli kontrol, olası komplikasyonların önlenmesinde önemlidir.
Küçük Tansiyon Nedir?
Küçük tansiyon, tıbbi adıyla diyastolik tansiyon, kalbin gevşeme (diyastol) evresinde damar içindeki basıncı ifade eder. Kan basıncı ölçümünde ikinci (alt) değer olarak yer alır.
Normal diyastolik tansiyon değeri genellikle 60–80 mmHg aralığındadır.
- Yüksek diyastolik tansiyon, damar sertliği ve kalp-damar hastalıkları riskini artırabilir.
- Düşük diyastolik tansiyon, baş dönmesi, bayılma ve organlara yetersiz kan akışı gibi sorunlara neden olabilir.
Küçük tansiyon, kalp ve damar sağlığı açısından büyük tansiyon kadar önemlidir ve düzenli takibi gereklidir.
Küçük Tansiyon Neden Yükselir?
Küçük tansiyon yani diyastolik kan basıncı yaşam tarzı alışkanlıkları ve belirli tıbbi durumların etkisiyle yükselir. Bu yükselmeye katkıda bulunan temel faktörler şu şekildedir:
- Beslenme: Sodyum açısından zengin gıdalar tüketmek vücutta sıvı tutulumunu artırarak damarların daralmasına yol açar. Potasyum eksikliği ise bu etkiyi daha da güçlendirir.
- Stres: Kronik stres kan basıncını yükselten hormonların seviyesini sürekli artırır. Bu durum zamanla kalıcı yüksek tansiyon gelişimine katkı sağlar.
- Sigara İçmek: Nikotin kan damarlarını daraltarak diyastolik basıncı aniden yükseltir. Ayrıca damar iç zarına zarar vererek kan basıncında uzun süreli artışa sebep olur.
- Obezite: Aşırı kilo kalbin daha fazla çalışmasını gerektirir ve kardiyovasküler sistemi zorlayarak diyastolik basıncı yükseltir.
- Alkol: Düzenli aşırı alkol tüketimi böbreklerin kan basıncını düzenleme yetisini zayıflatır. Kan damarlarını sıkılaştıran hormonların artışına yol açar.
Bazı tıbbi durumlar da diyastolik kan basıncını yükseltir:
- Obstrüktif Uyku Apnesi (OUA): Bu uyku bozukluğu sempatik sinir sistemi aktivitesini artırır. Uyku sırasında oksijen seviyelerinin düşmesi özellikle gece boyunca diyastolik basıncın yükselmesine neden olur.
- Böbrek Hastalığı: Böbreklerin sıvı ve elektrolit dengesini yönetme işlevi bozulduğunda sıvı tutulumuna yol açar. Ek olarak böbrek atardamarlarının daralması renin-anjiyotensin sistemini aktive ederek tansiyonu yükseltir.
- Hormonal Dengesizlikler: Aldosteron hormonu fazlalığı gibi hormonal bozukluklar sodyum tutulumunu artırarak kan basıncının yükselmesine neden olur.
Yüksek Diyastolik Kan Basıncının Belirtileri Nelerdir?
Yüksek diyastolik kan basıncı genellikle erken evrelerde belirti vermeyen ve yıllarca fark edilmeden devam edebilen bir sağlık sorunudur. Ancak diyastolik kan basıncı 120 mmHg’nin üstüne çıktığında hipertansif kriz olarak bilinen durum ortaya çıkar ve daha belirgin semptomlar görülür. Bu semptomlar vücuttaki organlara zarar verebilecek kadar ciddi olabilir.
- Baş ağrısı: Genellikle zonklayıcı bir yapıda olup başın arka kısmında yoğunlaşır ve kan basıncı yükseldikçe şiddetlenir.
- Göğüs ağrısı: Göğüste baskı veya sıkışma hissi oluşabilir bu da kalp zorlanması veya kalp krizinin bir işareti olabilir.
- Nefes darlığı: Kalp veya akciğerler yüksek basınçtan etkilenirse nefes almak zorlaşabilir ve bu ciddi bir uyarı olabilir.
- Baş dönmesi veya sersemlik: Beyne yetersiz kan akışı sebebiyle baş dönmesi hissi yaşanabilir ve bu da bilinç kaybına yol açabilir.
- Görme sorunları: Gözlerdeki damarlar zarar görebileceğinden bulanık görme veya görme kaybı yaşanabilir.
- Uyuşma veya halsizlik: Bu belirtiler potansiyel felç veya damar hasarını gösterebilir ve acil müdahale gerektirir.
- Aritmi: Kalp çarpıntısı veya düzensiz kalp atışı hissi kalple ilgili komplikasyonların habercisi olabilir.
Yüksek Diyastolik Kan Basıncının Uzun Vadeli Sağlık Riskleri Nelerdir?
Yüksek diyastolik kan basıncı kardiyovasküler sistem ve önemli organlar üzerinde uzun vadeli sağlık riskleri yaratır. Sürekli yüksek seyreden diyastolik basınç birçok ciddi sağlık sorununa neden olabilir. Öncelikle kalp hastalıkları riski artar, kalp yetersizliği gelişme riski normae göre 6-8 kat artış gösterir, çünkü yüksek basınç kalbi daha fazla çalışmaya zorlar ve kalp kaslarının kalınlaşmasına yol açar. Bu durum zamanla kalp yetmezliği koroner arter hastalığı ve kalp krizi riskini artırabilir.
Ayrıca yüksek diyastolik basınç inme riskini artırarak beyin sağlığını tehdit eder. Kan damarlarındaki sertleşme ve daralma sonucu hem iskemik hem de hemorajik inme riski yükselir. İskemik inmede kan akışı pıhtılarla tıkanırken hemorajik inmede zayıflayan damarların patlaması durumu ortaya çıkar.
Bunların yanı sıra arterlerdeki hasar damarların iç zarını etkileyerek plak birikimini teşvik eder ve bu da ateroskleroz riskini artırır. Ateroskleroz gelişimi ile arterler daralır kan akışı sınırlanır ve kalp krizi riski yükselir.
Yüksek diyastolik basıncın yol açtığı diğer uzun vadeli sağlık riskleri şunlardır
- Böbreklerdeki damarlar zarar görerek böbrek hastalığı ve yetmezlik riski artar.
- Gözdeki damarlar etkilenerek retinopati koroidopati ve optik nöropati gibi sorunlara yol açar.
- Beyne giden kan akışı azalır ve vasküler demans riski yükselir bu da hafıza kaybına neden olabilir.
- Kalp yetersizliği riski artar
Yüksek Diyastolik Kan Basıncı Nasıl Teşhis Edilir?
Yüksek diyastolik kan basıncı (DKB) tanısı genellikle basit bir tansiyon aleti kullanılarak yapılan bir dizi kan basıncı ölçümü ile konur. Bu işlemde kol üzerine yerleştirilen manşet şişirilir ve ardından basınç yavaşça indirilir. Diyastolik basıncın 80 mmHg ve üzerinde olması yüksek tansiyonun bir göstergesi olarak değerlendirilir.
Rutin izleme hipertansiyonun erken tespiti için çok önemlidir çünkü yüksek tansiyon genellikle belirti göstermez. Doktorlar özellikle ailesinde yüksek tansiyon öyküsü olan veya sağlıksız yaşam tarzı alışkanlıklarına sahip bireyler için düzenli kontrol önerir. Diyastolik kan basıncının daha doğru ölçülmesi için evde onaylanmış cihazlar kullanılabilir veya 24 saatlik izleme yapan ambulatuvar kan basıncı monitörü (ABPM) tercih edilebilir.
Ek tanı yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
- Böbrek ve tiroid fonksiyonlarını değerlendiren kan testleri
- Diyabet ve böbrek hastalığı için idrar testleri
- Kalp ritmi anormalliklerini belirlemek amacıyla elektrokardiyogram (EKG)
- İkincil hipertansiyon şüphesi varsa:
- Kalp kapakçığı sorunlarını veya renovasküler hastalığı değerlendiren ekokardiyogramlar ve abdominal usg ler
Küçük Tansiyon Neden Düşer?
Küçük tansiyon (diyastolik basınç), kalbin gevşeme evresindeki damar basıncını gösterir. Normalin altında olması farklı nedenlerden kaynaklanabilir:
- Susuz kalma (dehidratasyon)
- Kan kaybı veya kansızlık
- Kalp kapak hastalıkları (özellikle aort yetmezliği)
- Aşırı ilaç kullanımı (özellikle tansiyon düşürücüler)
- Hormon bozuklukları (örneğin tiroit veya adrenal bez sorunları)
- Şiddetli enfeksiyonlar (sepsis)
- Uzun süre ayakta kalma veya ani pozisyon değişiklikleri
Küçük tansiyonun düşük olması, organlara yeterli kan akışını engelleyerek baş dönmesi, halsizlik ve bayılma gibi şikâyetlere yol açabilir.
Küçük Tansiyon Nasıl Tedavi Edilir?
Düşük diyastolik kan basıncı tedavisi hastanın yaşı kardiyovasküler durumları ve genel sağlığı göz önünde bulundurularak bireyselleştirilmiş yaklaşımlar içerir. Tedavide amaç düşük diyastolik kan basıncının olumsuz etkilerini azaltmak ve kan akışını dengelemektir. Özellikle yaşlı bireylerde düşük diyastolik kan basıncı kalbe giden kan akışını bozabilir. Bu nedenle tedavi sürecinde kalp sağlığı dikkate alınarak hareket edilmelidir.
Tedavi yöntemleri genellikle yaşam tarzı değişiklikleri ve dikkatli ilaç kullanımı üzerine odaklanır. Bu bağlamda uygulanabilecek bazı tedavi yaklaşımları şunlardır:
- Potasyum ve magnezyum açısından zengin besinler damar sağlığını destekler.
- Yeterli sıvı tüketimi kan hacmini artırarak kan basıncını destekleyebilir.
- Hafif ve düzenli egzersiz kan basıncını dengelemeye yardımcı olur.
- Vasküler tonusu destekleyici tedaviler uygulanabilir.
Bunların yanı sıra eğer ilaç tedavisi gerekiyorsa kan basıncını güvenli seviyelerde tutmak amacıyla dikkatli bir doz ayarlaması yapılmalıdır. Aşırı düşük diyastolik kan basıncı miyokard enfarktüsü riskini artırabilir. Bu nedenle özellikle önceden koroner arter hastalığı olan hastalarda ilaçlar dikkatle seçilmelidir. Tedavi sırasında nabız basıncı da izlenmelidir ve gerektiğinde kişiye özel ayarlamalar yapılmalıdır.
Küçük Tansiyon Kaç Olursa Tehlikeli?
Küçük tansiyon (diyastolik basınç) genellikle 80 mmHg civarında normal kabul edilir. Eğer değer 60 mmHg’nin altına düşerse, organlara yeterli kan gitmemesi riski ortaya çıkar. 40 mmHg ve altındaki değerler ise ciddi dolaşım bozukluğunu gösterir ve hayati tehlike oluşturabilir. Düşük diyastolik tansiyon; bayılma, şok, böbrek ve beyin gibi hayati organlarda hasara yol açabileceğinden, bu durumda acil tıbbi müdahale gerekir.
Küçük Tansiyon (Diyastolik) Değerleri ve Anlamı
Aşağıdaki tablo, küçük tansiyon (diyastolik basınç) değerlerinin ne anlama geldiğini ve hangi durumlarda tehlikeli olduğunu göstermektedir:
Küçük Tansiyon Değeri | Durum | Olası Sonuçlar / Riskler |
---|---|---|
80 mmHg | Normal | Sağlıklı, risk yok |
70–79 mmHg | Sınırda normal | Genelde sorun yok, düzenli takip önerilir |
60–69 mmHg | Hafif düşük | Baş dönmesi, halsizlik görülebilir |
40–59 mmHg | Tehlikeli düşük | Bayılma, şok riski, organlara az kan gitmesi |
40 mmHg ve altı | Kritik durum | Hayati tehlike, acil tıbbi müdahale gerekir |

Prof. Dr. Mahmut Tuna Katırcıbaşı, 1998’de Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, kardiyoloji uzmanlığını 2003’te Mersin Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Başkent Üniversitesi’nde doçent, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapmıştır. Koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kalp yetmezliği ve girişimsel kardiyolojide 25 yılı aşkın deneyime sahiptir. 2019’dan beri Adana Özel Medline Hastanesi’nde Kardiyoloji profesörü olarak hizmet vermektedir.
Adana'daki Kliniğimizin Konumu